Haz
30
2021
0

Yamaha X-Max 250 ile Ayvalık Gezisi

Aslında kuzenim ile 4 gün için gitmeyi planladığımız, ancak kuzenimin sağlık problemleri sebebiyle katılamadığı bir gezi oldu. Kuzenimle beraber gideceğimiz için bir pansiyonda oda rezervasyonu yapmıştık ancak tek başıma gittiğim için oda rezervasyonunu iptal edip çadırda kalmaya karar verdim.

Yolculuk için körfezi dolaşmak ya da Eskihisar-Topçular feribotunu kullanmak yerine Yenikapı-Bandırma feribotunu tercih ettim. Sabah erkenden kalkıp motosikletimi yükledim, feribotta yemek üzere fırından simidimi aldım ve yola koyuldum. Saat 10 civarı Bandırma’ya vardım. Feribotla gitmek hem zaman kazandırdı hem de daha az benzin yakmış oldum. Benim için her şekilde daha karlı bir seçim oldu.

Bandırma’da feribottan indikten sonra kulak tıkacı, bellik vb. tüm ekipmanlarımı kuşandım ve yola koyuldum. Eski otoyolu kullanarak Susurluk üzerinden Balıkesir merkezine ulaştım. Öğlen vakti olduğu için burada duraklayarak bir şeyler yedim ve benzin aldım. Dinlenme molasının ardından tekrar yola koyuldum ve kaz dağlarının eteklerinden -yol kenarlarında bulunan karadut suyunu da deneyip- devam ederek Edremit Körfezi ve ardından Ayvalık’a ulaştım.

Otel rezervasyonunu iptal ettiğim için, geçen yıl da kaldığım Çamlık Kamping’i aradım ve sözleştim. Çamlık Kamping’in yöneticisi Cumhur ağabey son derece misafirperver ve hoşsohbet birisi. Ayvalık’ta kamp yapmayı düşünürseniz şahsen tavsiye ederim.

Yolculuk biraz yorduğu için hemen çadırımı kurdum ve kahvemi demlemeye başladım. Bu dönemde hava oldukça sıcaktı. Tüm hazırlıkları yaptıktan sonra, akşam covid-19 yasakları olduğu için zaman kaybetmeden kendimi sarımsaklı plajına attım 🙂

Ayvalık’a gelmişken tabii ki de tost yemeden olmaz. Akşamüzeri tostumu yedikten sonra, akşam yasak olduğu için kamp alanına geçtim ve kamp sandalyemi kamp alanının plajına kurarak vakit geçirdim. Akşam ise çadırımın yanında bulunan masanın yanına oturarak müzik dinledim ve telefonda takıldım. Aslında akşam vakti Cunda adasında olmayı çok seviyorum ama Covid-19 yasakları nedeniyle bu şekilde zaman geçirmek durumunda kaldım.

İkinci günümde bir anda aklıma esmesi ile İzmir’e gitmeye karar verdim. İzmir’de yaşayan halamları, telefonlarına da ulaşamayınca merak ederek ziyaret etmek istedim. Sabah erkenden yola çıkarak İzmir’e vardım ve tabi biraz sürpriz yapmış oldum 🙂

İzmirde biraz takılıp, patlayan şişme yatağım için de bir yama alarak yasak saati gelmeden tekrar kamp alanına döndüm.

Üçüncü günümde sabahtan Ayvalık merkeze gittim ve şehri keşfe çıktım. Ara sokaklarda güzel yapılar var.

Öğle vakti kamp alanında komşuluk ettiğimiz Ali ağabey bana kahve ikram etti. Kendisi de BMW 1200 GS’e biniyormuş ve beni motorlu görünce kahve ikram etmek istemiş. Kendileriyle ettiğimiz güzel sohbetin ardından ben durduğum yerde sıcakladığım için, yolda serinlemek maksadıyla Altınoluk’a gitmeye karar verdim. Bu yılki yapacağım turlarımda zaten bol bol deniz göreceğim için Altınoluk’ta bulunan Şahinderesi kanyonu ilgimi çekti ve yola koyuldum.

Biraz spontane ilerlediğim için yeterli hazırlığım yoktu. En azından derenin içinde yürümek için uygun bir ayakkabı ve yüzmek için uygun kıyafet almak, hatta kamp sandalyemi de yanıma alıp derede oturarak biraz vakit geçirmek isterdim ancak, burayı tekrar gelinecek yerler listeme ekleyerek kendimi avuttum 🙂

Derede uygun ayakkabı olmadan çıplak ayak ile yürümek bazı yerlerde tehlikeli. 1-2 defa kayarak düşme tehlikesi atlattım ve kıyafetim biraz ıslandı. Ancak suyun güzelliği ve sesi, bu sıcak havalarda serinletmesi sayesinde tüm aksilikleri görmezden geldim.

Dönüş yolunda ise Jandarma tarafından çevirmeye girdim ve kontrol yapıldı. Tam ekipmanlı olarak motosiklete bindiğim için tebrik ettiler ve iznimle bir fotoğrafımı çektiler. Sitelerine koyacaklarını söylediler ancak sonradan kontrol ettiğimde bulamadım 🙂

Ertesi gün dönüş yoluna koyulacağım için, akşamüzeri güneş batmadan son bir defa denize girmek istedim ve kendimi Badavut plajına attım.

Badavut plajında yüzdükten ve vakit geçirdikten sonra, dönüşte klasik olarak Sarımsaklı sahil ve Şeytan Sofrası’nı ziyaret ettikten sonra, akşam için atıştırmalık birşeyler aldım ve kamp alanına döndüm. Kamp alanında motosikleti ile İzmit’ten gelip hemen yanıma çadır kurmuş olan bir arkadaş ile sohbet ederek kamp alanının diğer sakinlerini rahatsız etmeden hafif müzik ile akşamımı geçirdim.

Covid-19 yasakları kapsamında pazar günleri sokağa çıkma yasağı olduğundan dönüşümü mecburen cumartesi günü yaptım. Eve erken varıp dinlenmek istediğimden sabah 06:30 civarında yola koyuldum. Ayvalık merkezde bulunan Turgut Usta Çorba Salonu’nun açılışını bekleyip çorba içerek yoluma devam ettim. Benzinim azaldığı ve üşüdüğüm için, geçen yarım saatin ardından gördüğüm ilk benzin istasyonuna girdim ve bir de kahve içtim. Yarım saatlik yolculuk sırasında hava serin olduğu ve yeterince giyinmediğim için üşümüştüm, kahve, tuvalet ve benzin molasının ardından tekrar yoluma devam ettim.

Çeşitli yerlerde duraklayarak ilerlememe rağmen, saat erken olduğu için dönüş yolu rotama bir de Bursa’yı ekledim. En azından bir pideli köfte yemek fena olmazdı 🙂 Yeşil Pideli Köfte’de karnımı doyurduktan sonra (kaşınıyorum ya) bir de Uludağ’a çıkmaya karar verdim. Bu sıcak havada serinlemek ve temiz hava almak fena olmazdı nasıl olsa 🙂

Uludağ’a çıkıp indikten sonra, Bursa çıkışında benzinimi alıp yoluma devam ettim, Topçular-Eskihisar feribotu kullanarak körfezin karşısına geçerek rotamı eve çevirdim ve yolculuğumu tamamladım.

Benim için güzel geçen bir dört gündü. Bir yerde bulunmak kadar yolda olmayı da sevdiğimden bir sürü yere gittim. Uzun zaman sonra ilk uzun yolculuğum olduğu için sırt kaslarımı çok kasmışım ve yolculuk sonrası bir süre ağrı çektim. Her şeye rağmen benim için güzel bir deneyimdi. Bu yaz daha uzun tatiller planladığım için bu tatilime Mini Tatil adını verdim. Mini tatilimi bitirdikten sonra, tabii ki de motoru yıkayarak bu maceramı tamamladım.

Okuduğunuz için teşekkürler 🙂

Serhat